Evde yapılan biranın raf ömrü konusu çoğu zaman tartışmalı bir konudur. Nedeni ise bir biranın raf ömrünün tamamlandığını öğrenmek için bilimsel testlere gerek duyulmaktadır. Ancak duyularımızla algılayabildiğimiz bariz bir hata varsa bu da bir kanıttır. Duyularımızla bir besin maddesinin bozulduğunu anlıyorsak gerçekten de bozulma ve raf ömrü son aşamadadır. Bu yazıda genel çerçeve yani biranın raf ömrünü etkileyen unsurlar anlatılacaktır. Yazının sonunda ise bilimsel bir patent incelenerek konu genişletilecektir. Umarım olaya bakış açınızı değiştiren bir yazı olur.
Biranın raf ömrünü etkileyen belirli unsurlar vardır. Ev biracıları bunu çok iyi bilir bira bekledikçe karakter değiştirir. Aslında bira yaşlanır! Biranın hayatı da insanlar gibi bir çan eğrisidir. Gelişir en verimli seviyeye gelir sonra yaşlanarak ölür. Buradaki fark en verimli seviyede bizim birayı tüketmemiz yani öldürmemizdir.
Ev birası kaç ay bozulmadan dayanır?
Sorunun sorulması çok normal ancak raf ömrünü etkileyen faktörleri aşağıda anlatacağız. Ancak bu iş hakkında yazan herkes güvenli bölgede kalmaya çalışır yani en iyi şartlarda 6 ay içinde ev birasının tüketilmesi uygundur diyebiliriz ama 6 ay sonra ev birası kesin bozulur diyemeyiz. Sifonlama işlemi de tabii ki önemlidir çünkü tortu ile son birayı ne kadar çok ayırırsanız tat profilini bira olgunlaştıkça daha iyi anlayabilirsiniz.
Evde Yapılan Biranın Raf Ömrü
BİRANIN RAF ÖMRÜNÜ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
ŞERBETÇİ OTU BİRAYI KORUR
Genel bilinen bir konu şerbetçi otunun bira ömrünü uzattığıdır. IPA türü bunun en iyi örneğidir. İngilizler biralarını uzun yolculuklarda korumak için bol şerbetçi otlu yapıyordu. IPA’nın da ana özelliği budur yani uzun süreye dayanabilmesi. Ancak IPA yapanlar bilir şerbetçi otu bira ömrünü uzatsa da şerbetçi otu aroması zamanla birada kaybolur o yüzden IPA’da çabuk tüketilir.
IPA hakkındaki yazımızı okumak için tıklayın
HİJYEN EV BİRACILIĞININ TEMELİDİR
Bira yaptığınız ortamın hijyeni ile şişelediğiniz biranın hijyeni doğru orantılıdır. Çoğu ev biracısı öz eleştiri yapmalı çünkü hijyen konusu en çok göz ardı edilen konudur. Raf ömrünü ve bozulmayı göz önüne alıyorsanız bu konuya ekstra önem vermelisiniz.
GÜNEŞ IŞIĞI ŞİŞELENMİŞ BİRANIN DÜŞMANIDIR
Bira şişelerinin kahverengi olması boşuna değildir. Birayı güneşin zararlı UV ışıklarından korumak için yapılmış bir işlemdir. Evet bira güneşi asla sevmez buzdolabında düşük derecede bitmiş birayı saklayamıyorsanız en azından güneş almayan gölge ve serin bir yer bulun. Tabii ki fıçı direk ışık teması olmadığı için şişeden daha iyidir.
BİRANIN OKSİJEN İLE TEMASI
Oksijen fermantasyon öncesi istenen bir elementken fermantasyon başladıktan sonra kesinlikle biranın içinde istenmez. Kovadan yapılan açık bira sifonlamalarında ve evde şişe dolumlarında şişeye oksijen girişi olur. Bunu engellemenin tek yolu fermantasyon kovasından veya damacanadan direk özel basınçlı fıçıya aktarım yapmaktır. Bunu yapmadığınız sürece oksijen ile temasınız hep olacaktır.
Eğer oksijenle temasınız varsa (ki yüksek ihtimal olacak) sıcaklık ve şişeleri çok hareket ettirmek durumu kötüleştirecektir. Buzdolabında duran şişenin raf ömrünün daha uzun olacağı kesindir.
Oksijen emici kapaklar var önlem olarak bunlarda kullanılabilir ne kadar etkililer bu ayrı bir tartışma konusu.
YÜKSEK ALKOL ORANI
Yüksek alkol oranı da raf ömrünü arttıran bir özelliktir. Ancak sırf raf ömrünü arttırmak içinde yüksek alkollü bira yapılmaz. Bu tarz ev yapımı içkiler mesela bal şarabı ilginçtir çünkü açarsınız ve her ay başka bir içki içersiniz. Aylar geçtikçe karakterleri değişir.
BİRANIN RAF ÖMRÜ HAKKINDA YAPILAN PATENT ÇALIŞMASI
Bir önceki bölümlerde genel kabullerle beraber bir çerçeve çizdik. O kabuller bilimsel verilerin artık gündelik hayata girmiş hali gibi. Şimdi Arthur Henry Hughes tarafından yazılmış 2,472,252 kodlu Amerikan patentini inceleyelim. Patente aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
Hughes’un yumurta akını sifonlamadan sonra biraya koyarak raf ömrü üzerine deneyler yapmıştır. Yumurta akının da raf ömrünü uzatan pozitif bir katkı olduğunu iddia etmektedir.
Burada yapılan çalışma Stout türü üzerine yapılmıştır. Ekleme işlemi ise şişelemeden önce yani sifonlama aşamasında yapılmıştır. Araştırmaya göre bira hacminin 0.02%-0.2% yüzde aralığında yumurta akı yeterlidir. Kullanılan yumurta ise kümes hayvanlarının veya ördeklerin yumurtasıdır.
Patente tablo 1 de belirtilen oranlarda yumurtaları eklemiştir .Daha sonra „control“ denilen sütunla yani yumurta eklemediği bir partiyle yumurta eklediği partiyi kıyaslamıştır. Bunu fıçı ve şişe için ayrı ayrı yapmıştır. Hughes aynı zamanda yoğunlukları üzerine de çalışma yapmıştır. Raf ömrünün ise en az 25% arttığını iddia eder.
Raf ömrünü ise asitlik oranıyla ölçmektedir. Tablo 2’de göreceğiniz üzere yumurta katılmış iki stout numunesinin asit oranları daha düşüktür. Bira olgunlaştıkça asit farkları açıkça görülüyor.
Tabii Hughes bunu Stout türünde yapmıştır ve bu türün tat profilini etkilemediğini söyler. Nedenini şöyle yorumlayabiliriz stout koyu,kahve ve toffie dediğimiz karamel tatlara sahiptir. Bu yüzden istenmeyen tatları çok iyi maskeler aynı işlemleri bir pilsner veya hafif biraya muhtemelen yapamazsınız. Stout üzerine çalışma yapmaları aslında tamamen tesadüf de değil çünkü patent Guiness firmasının üzerinde.